Melekler Şehri




Hayır, daha klişe bir başlık bulamadım =)



Sadede gelirsek, Ocak ayında planlamaya başladığım tatil silsilesi, Şubat ayı ortasında başladı. Bir heves, bir heyecan - tatilin en çok yol kısmını sevdiğimi söylemiş miydim?-. Yollara düşeceğim, pürtelaş haller. Ama önce, Mart ayından başlıyorum, zira Şubat ayındaki tatili anlatmak epey uzun sürecek...

Kuzenlerin tümünün bu satırları okuma olasılığından dolayı ayrım yapmıyor gibi görüneceğim - ama önce Los Angeles'a gidilecek, sevilen kuzen sıralamasında en üstlerde yer alan, fellow wizard O.E. görülecek. Planladığımız üzere, Los Angeles, Fort Worth ve New Orleans gezilecek. 

Havaalanına ulaşana kadar yine içim sıkılıyor, kalabalıkların içinden çıksam, koltuğuma yerleşsem, kulaklıkları  takıp filmimi izlesem. Yol boyu dört film izliyorum. Uçaktan indiğimde hava kararmış, Los Angeles'ta akşam saatleri. Otobandan şehir ışıklarını izleyerek eve geliyoruz.

Angeles yazılır, Anheles okunur

Los Angeles, "Melekler" demek. ABD'deki en zengin eyaletin, Arnold'un Kaliforniya'sının en büyük kenti, ABD'de ikinci sırada. Çok duyduğumuz Orange County, Hollywood, Beverly Hills ile komşu, aynı eyalette yer alıyor. Toplu taşıma pek yaygın değil, yürüyen insan da pek yok - bakkala bile arabayla gitmek kavramının kökeni burası olmalı. Güney komşudan, Meksika'dan gelmiş olan çok sayıda, gerçekten çok sayıda insan var. Küçük ve/veya ağır işlerle uğraşıyorlar. kentin geri kalanının çalıştığını pek sanmıyorum, zira günün her saati alış veriş merkezleri ve plajlar mutlu, sağlıklı, bakımlı ve güzel insanlarla dolu. Bir süre sıra bekliyoruz küçük bir restoranın önünde. Ne var bu kadar güzel bilmiyorum ama O.'a güveniyorum. Vee, king crab legs denen muazzam şeye iki elimle dalıyorum, üçüncüsü olsa onu da kullanırım. Tanıyanlar, su ürünleriyle aram olmadığını, restoran önünde sıra beklemeyeceğimi ve ASLA elimle yemediğimi bilir. O yüzden bu önemli bir ölçüt bence. Yine olsa, yine yaparım =)


Birkaç harika plajı var. Venice beach denen harika yerde, çok keyifli gösteriler, ressamlar, sörfçüler, kitapların içine kitap hakkındaki fikirlerini yazan dünya tatlısı kitapçılar, heykeltraşlar ve çok renkli deliler var; doktorunuz da cannabis öneriyor, "gerekirse" reçete yazıyor. Plajın hemen arkasındaki kanallar ve evleri tarif edecek söz bulamıyorum. Aşağıda birkaç küçük örnek verdim.

















İlk iki günümüz kentin posh ve hip plajlarını gezerek geçiyor. Hollywood? Tabii ki =) Hatta USF'de sinema bölümüne de uğrayıp iki efsanenin kendi adlarına yaptırdıkları binaları da görüyoruz: George Lucas ve Steven Spielberg. 













Son gün ise bir şekilde EBG gibi hastanede karışmış kardeşlerimden biri olduğuna yürekten inandığım L.P. ile buluşuyoruz. Portland'dan iş gezisi için gelmiş. Santa Monica'ya, Route 66'nın bittiği yere gidiyoruz hep birlikte. Keyfime diyecek yok. İkimiz bir araya gelince farmers market kaçınılmaz. Çikolatalı da dahil olmak üzere yirmi küsur çeşit ev yapımı makarna içinden limon otu-sarmısak çeşnili olanı seçiyoruz. Ve, bittabii cheesecake factory'e uğramadan geçmiyoruz, rahat olun =)




Yorgun argın eve dönüyoruz, ertesi gün sonraki durağa hareket var, Texas.







Yorumlar